Triumph motorlar başka bir heyecanlandırıyor beni. Her karşılaştığımda kalp atışlarımda artış, kan basıncımda bir yükselme yarattıkları kesin. Ne demek istediğimi biraz daha açık söylemem gerekirse, hani ilk görüşte aşk denen bir şey vardır ya, ona benzer birşey işte.
Geçen yıldı sanırım. Kızıltoprak'ta Demaks Motora uğramıştık bir arkadaşımla. Orada tanıştım ilk kez Triumph'la. Hani ten uyuşması denen birşey varya, üzerine oturduğumda hissettiğim tam da buydu. Adeda birbirimiz için yaratılmıştık! Evet Rocket III'den bahsediyorum. Elciklerini kavradığımda, adeta al götür beni diye fısıldıyordu usulca. Yok ya, ne fısıldaması avazı çıktığı kadar bağırıyordu sanki, ama bir tek benim duyabileceğim bir şekilde. Gücünü öyle bir hissediyordunuz ki, bir yandan korkuturken diğer taraftan güven veriyordu. İnsanın içinden motoru çalıştırıp, öylece mağazanın içinden, vitrinden camı çerçeveyi kırıp çıkıp gidesi geliyordu. Hani filmlerde olur ya, aynen öyle. Sonra da yine Amerikan filmlerindeki o Arizona ya da Nevada çöllerinin ortasında uçsuz bucaksız uzayıp giden yollara vurası geliyordu insanın kendini. Yani o gün motorun üzerinde otururken aynen bunlar geçiyordu kafamdan. Daha motor çalışmıyordu bile, çalışsa kimbilir neler yapardık birlikte, düşünmesi bile heyecan verici.
Sözünü ettiğim motor 2,300 cc., 140 hp gücünde, iri, kaslı, atletik yapılı ama biraz da asi tavırlı. Yani bir yandan cruiser, diğer yandan müthiş bir süper sport sanki. Her türlü heyecanı vaadeden bir duruşu var. Güçlü, güvenli, hızlı ve rahat.
Daha ne istenir ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder