Salı, Mayıs 09, 2006

Uzun ve Gecikmiş Bir Motorlanma Hikayesi

Bu arada bir motor tutkunu olarak motordelisi.com sitesine de üye olduğumu hemen belirteyim. Gerçi sitenin çok sıkı bir takipçisi sayılmam ama yine de motor tutkunları için faydalı ve düzgün bir site olduğunu söyleyebilirim.

İşte geçen yıl ilk motorumu almadan önce siteye üye oldum ve sonrasında da yani motorumu aldıktan sonra da motorlanma hikayemi sitedeki diğer arkadaşlarla paylaşmak istedim. İşte "Uzun ve Gecikmiş Bir Motorlanma Hikayesi" isimli ve 15 Eylül 2005 tarihli o yazımı aynen buraya da aktarmak istiyorum. Tarihe bir belge olarak düşülsün diye :))

Uzun ve Gecikmiş Bir Motorlanma Hikayesi

Arkadaşlar gecikmiş motorlanma hikayemi sizlerle paylaşmak istedim. Ne de olsa MD’nin de payı yok değil bu hikayede...

20 Haziran 2005 tarihinde MD’ye ilk üye olduğumda 30’lu yaşlarının sonuna gelmiş bir reklamcı ve gecikmiş bir motor sevdalısı olarak henüz bir motorum yoktu. Ama delilik doğuştandır ya, uzun yıllardır kanımda dolaşan kıpırtılara da artık kayıtsız kalamaz olmuştum. Bu kıprtıları ara sıra yazlık bölgelerde kiralık motorlarla dindirmeye çalıştıysam da her dokunduğum motor bu kıpırtıları daha bir coşturur olmuştu. Uzun lafın kısası artık ok yaydan çoktan fırlamış ve geri dönüş yolları kapanmıştı. Yani artık A noktasından B noktasına ulaşmak için 4 teker iyiden iyiye fazla gelir olmuştu.

Tabii motorlanma yolunda attığım ilk ciddi adım deliliğimi tescillemek üzere MD’ye üye olmak oldu. Koğuştaki diğer delileri yani sizleri de tanıdıkça ne kadar doğru yolda olduğumu iyice anladım. Çok şey okudum, çok şey öğrendim. Özellikle de, sonradan büyük bir keyifle hayata geçireceğim sevgili Donald Duck’ın teorilerini neredeyse ezberledim. MD’nin ve üyelerinin motorlu hayatla ilgili sahip olduğu bilinçli yaklaşımlar ve etik anlayış da beni oldukça etkilemişti. Burada, ancak forumlardaki yazılarından, tavırlarından tanıyabildiğim kadarı ile, o sosyal sorumluluk sahibi, disiplinli ve gerektiğinde de tadında sert durabilen Hakan R1’i de belli bir çizgiyi ödünsüz koruyabildiğinden dolayı taktir etmek gerektiğini düşünüyorum .

İlk kez motorlanacak hemen herkes gibi başta benim de kafam çok karışıktı. Ama trafikte ve de özellikle İstanbul trafiğinde motor kullanmaya alışık olmadığımdan, açılışı bir scooter ile yapmaya niyetliydim ve gönlüm 150 cc ve üzeri maxi scooterlardaydı. Ancak bu aletlerin benim gibi trafiğe yeni çıkacak bir acemi için biraz büyük olabileceğini düşündüğümden daha küçük seçenekleri incelemeye başladım.

Bu arada Uzak Doğu’dan esen rüzgarlar da oldukça sertleşmeye başlamıştı. Birbiri ardına açılan bayiiler, düşen fiyatlar herkesin kafasını karıştırıyordu. MD forumlarında da çok tartışılıyordu bu konular. Çoğunluk kısaca Uzak Doğu’dan UZAK durulması gerektiğini söylüyordu. Japon’dan şaşılmamalıydı. Diğer yanda bu motorlara sahip olanlar vardı. Onlar belli bir kalite düşüklüğünü göze aldıktan sonra motorlarından memnun olduklarını söylüyorlardı. Herkes kendine göre haklıydı bence. Aslında tüm bu tartışmalar, belki de dünya üzerinde makro düzeydeki ekonomik dengelerin büyük değişiminin bir uzantısıydı.

Her neyse ben, bu büyük makro olayların karşısındaki bir mikro organizma olarak sahip olacağım ilk motorumun derdinde, bir yandan internette ziyaret etmedik motor sitesi, diğer yandan da İstanbul’da uğramadık bayii bırakmıyordum.

Ve doğal olarak “bi bakiim şu çin işleri de neyin nesiymiş” diye uzanıverdim bir bayiye. Baktım fiyatlarına göre (çok!) fena görünmüyorlar. Birkaç gün o mudur, bu mudur diye kafayı kastıktan sonra birini almaya niyetlendim sonunda. Hani şu biraz Burgman’ı andıran AS150 T1’ler var ya, işte onu. Hem de siyahını. Bir tane kalmıştı bayide. “Kaparo bırakayım yarın evrakları ve paranın tamamını getirip işlemleri tamamlayalım” dedim. Bayi “kaparoya gerek yok biz ayırırız” dedi. Neyse uzatmıyayım ertesi gün gittiğimde “ee size grisini versek, yanlış bakmışız siyah yokmuş” gibi bir tavırla karşılaşınca zaten zor verdiğim bu karardan hemen vazgeçip çıktım bayiiden .

Sonrasında yine bir süredir aklımda olan ve modeli çok hoşuma giden ve aynı zamanda bir arkadaşımın da sahip olduğu 125 cc Aprilla Mojito scooter’a bakmak için Kızıloprak Aprilla bayiine gittim. Motorun chopper tarzı ve kromajlı klasik tasarımı çok hoştu. Tanıdığım en samimi ve dürüst bayi olan Kaya Bey ile görüştük. Motorun ellerinde olmadığını ve 10-15gün içerinden İtalya’dan gelmesini beklediklerini söyledi. Fiyat 5,950.- YTL idi. Kaparo bıraktım ve büyük bir heyecanla beklemeye başladım. Ancak nerdeyse 1 ay oldu ve motor hala ortalıkta yoktu. Kaya Bey’de bu arada çok fazla bir şey söyleyemiyor ve sorunun İtalya’dan kaynaklandığını o nedenle yapacakları bir şey olmadığını belirtiyordu. Tabii bu arada kaparoyu da istediğim zaman geri alabileceğimi söylüyordu.

Sonunda inat etmekten vazgeçtim ve hasretle bekleyip bir türlü sahip olamadığım sevgili Mojito’ma sonsuza kadar elveda deyip kaparoyu geri aldım. Yine motorlanamamıştım. Ve işin kötüsü artık motorlanabileceğim konusundaki inancımı da yitirmeye başlamıştım.

Bu arada Aprilla’sı olan arkadaşıma, birisi borcuna karşılık AS 125 T modeli bir motor vermişti. Ben de bu sayede motoru yakından inceleme ve kullanma fırsatı buldum. O zaman düşündüğüm ilk şey, bu motorları bu zamana kadar fazla aşağılamış olduğum oldu. Yani hiç de fena görünmüyordu. Modeli sözünü ettiğim Aprilla Mojito’nun hemen hemen aynısıydı ve müthiş güzel görünüyordu. Fiyatı ise onun 3’te 1’i kadardı, anahtar teslim 1,850.-YTL. Ve herşeyden önemlisi sezon bitmek üzereydi!

Karar vermem bu sefer çok uzun sürmedi. Motoru dolu dolu kullanabileceğim önümde ancak iki ay zaman olduğunu düşündüm. Bu benim için “bir trafiğe ısınma motoru” olacaktı. Gelecek sene çok büyük bir ihtimalle daha büyük bir motor almak isteyecektim.

Tarih 1 Ağustos’tu. Yani doğum günüm. Siyah AS 125 T model motorumu teslim aldım. Yani bana göre Aprilla Mojito’nun Asya’lı kuzenini ;-) . Benim için tam bir doğum günü armağanı oldu. Bu arada Aprilla Mojito halen İtalya’dan gelmemiş. Bir de gelecek sene mutlaka daha büyük bir motor almak istiyorum. Ve hepiniz gibi ben de motorlu hayatı ve motorumu çok seviyorum.

Motorla ilgili bazı notlar:

Tasarımı ve kullanması çok keyifli. Özellkle şehir içi için mükemmel. İstinasız her yerde birileri mutlaka ilgileniyor ve nerden aldın, kaça aldın gibisinden sorular soruyor. Rodaj henüz bitmediğinden uzun yolda biraz yoruyor. Deposu 5 lt. Bir depo ile ortalama 150 Km. yol yapıyor. Şu anda 950 Km.de. Ciddi hiçbir sorun yaşamadım. Sonra ne olur bilemem. Servisi iyi, parça, aksesuar bol ve ucuz. Ama yine de insanın içinde sürekli bir “acaba?” duygusu ve küçük de olsa bir tedirginlik, bir güvensizlik oluyor. En azından benim için öyle. Motor için iyidir ya da kötüdür demiyeceğim. Ben ancak yukarıda anlatmaya çalıştığım kendi şartlarım ve beklentilerim çerçevesinde şimdilik memnun olduğumu söyleyebilirim. Bu sadece kimin, hangi şartlarda olduğu ve motordan ne beklediği ile ilgili bir şey.

Hiç yorum yok: